17.12.09

Madame Density' s Some Stories Unnamed Vol.2

Soğuğun buza dönüştürmek üzere karolardan zorla çekip çıkarmaya çalıştığı su taneleri, yerde gergin bir yüzey oluşturmuştu. Yere attığım her adımda toplu bir tepkiyle karşılaşıyor, her adımda ses duvarı gibi bir duvarı aşacakmışım gibi hissediyordum. Taş kesilmiş tabanlarımın yere vuruş sesinin dar sokakta fazlasıyla yankılanmasının sonucu da olabilirdi bu his.

Density de üşümüş olmalıydı ki bu sefer beni laflarıyla yerden yere vurmak yerine yanaklarımı kulaklarıma doğru çekiştiriyordu. Mütemadiyen gülüyordum soğuk havalarda. Kış ayları hiçbir şeyden nefret edemiyor, hiçbir şeye kızamıyordum.

Hedefe birkaç adım kala son nefesini zevkle çekmek için beklediğim sigaramın ‘son nefesini’ benden önce, soğuk rüzgarın -karolardaki su damlacıklarını çektiği gibi- çektiğini fark ettim. O anda dalga geçer gibi kayboldu gitti rüzgar. Yine yancılığını yapıp sıvışmıştı.

Beni her zaman mutlu edebilen para hakkında o an düşündüğüm tek şey, o sıcaklıkta bankamatikten çıktığı andan benim cüzdanıma koyacağım ana kadar elime kaç virüs bırakacağıydı. Fazladan bir paket daha sigara ya da pırıl pırıl bir tekila şişesi değil. Hoş içkinin de bana anımsattığı, bardak dudaklarıma dokunurken arada kablosuz ağ kuran virüslerdi ya. Neyse. Aynı…

Sırada, virüslü banknotlarımızı beklerken arkamda hiçte sıradan olmayan bir şey duydum. Bir kız “Are you lonesome tonight” dedi. “Aman” dedim “Hiç girme”. Durdu. Anlamadım, anlamaya çalışırken bir kez daha dedi. “E hadi madem devam et” dedim. Etmedi. “Ben konsere gidip sadece o bir cümleyi haykıranlardanım” dedi içsesi benimkine. Soğukta sinirlenmeye kalkıp, laf dinlemeyen yüz kaslarım yüzünden soytarıya dönmek istemedim ama yıkıldım. Bakışlarım aşağı döndü. Uggları gördüm.

“Ayağında ugg gördüm, dilinde Elvis. Ne bu lahana turşusu dedim ne bu perhiz?!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder