7.12.09

Madame Density's Saturday Night Stories Vol.1

Makaleyi anlamaya çabalarken aradı annem. Midem hiçbirşey kabul etmezken zihnimi açsın diye bana kuru birkaç çeşit meyve önerdi yine. Tabi ona midemin kuş yemliği kadar olduğunu söyleyemedim. Hayvan emsali iştahlı kızının yaban ellerde bu hale geldiğini duymak hiçbir annenin isteği değildir çünkü. Hele ki iştahı kesildiyse… “Ee daha daha neler yapıyosun?” dedi. Daha son konuşmamızdan bu yana iki gün bile olmadığı için “Nolsun” diyorum en kısık sesimle. Hani yolda pek te s.klenmeyen bi arkadaş çıkar da karşıdan “Naber” der “Nolsun” denir geçilir ya öyle. Sonra önerdiği kuru meyvalar kadar da öğüt uyarı yapıp -bunu en az üç dört kez “Hadiii“ diyip kapatma numarası yaparken aralara sıkıştırır- telefonu kapadı.

Ardından arkadaşım aradı makalenin vaziyetini sormak için. Vaziyet deyince sanki birinci dünya savaşını anlatan eski türk filmlerinin hep ciddi ‘vaziyetler’le uğraşan amcaları gibi hissettim kendimi. Neyse dedim vaziyet böyle böyle kuru meyve yiyorum bi de şimdi sütle denicem. Yarın derse girmez yetiştiririz diyoruz karar kılındı tamam bu telefon da kapanır derken birden hasta olduğumu bilen arkadaşımdan bir son an manevrası geliyor. “Hastaysan çok boşver bakma yarın hallederiz” diyor. Tam sevinecekken beni düşünenler var diye üstüne yapıştırıyor ‘ben de bakamadım zaten’i. O anda çıktı kokusu ahanda kendisi de çalışmamış dert oymuş diyorum içimden ama dışımdan inanılmaz bi çalışma şevkiyle “Yok yok bakarım ben biraz yine de” diyorum.

Bi cümle içinde üçüncü bölüntü olan arkadaşım geliyor şimdi de -cümle paragraf tadında olunca bitmek bilmiyor tabi- bana kantinde yer açıldığını haber vermek için. Öyle bi dünya ki 360 kişi 6 prizi kovalıyor. Neyse yakaladığıma çöküyorum uykum gelene kadar geçecek olan bilmem kaç saat için. Makaleye döneyim diyorum, paragraf tatlı cümlemin başından başlıyorum tekrar. Televizyonda Romantik filmi çıkmış. Gecenin bu saati ensemi 80-90 derece döndürüp film izlemek saçma gelince bari sesini duyup özenmeyeyim diye müzik açayım diyorum. Her zamanki liste aylardır değişmemiş bakınca ”Bir zamanlar” diyorum… Bir zamanlar bu değişmeyen listede daha farklı şarkılar vardı ama değişmezlik aynıydı yine aylarca dinlerdim onları da. Hangi ara liste değiştiğimi hatırlamaya çalışınca makalenin falan yalan olduğunu hissediyorum. Ben listemin sabitliğini kendi yaşıma vurup dengeler kurmaya kalkmaya başlamışım o saatten sonra hangi makale bi kere. Aç tertemiz bir word sayfası -interneti olmayan, üstüne bir de format yemiş bilgisayarda uğraşılabilecek bir iki şey- yaz dakika dakika diyor şen dul Madam Density.

Karşı masamda oturan kızın ne garip sakız çiğnediğini farkediyorum o sırada sanki çiğ et parçalamaya çalışır gibi. Anam şimdide ağzı açık kaldı filme karşı. Bakmamam lazım ona içimden yine filmi izlemeye özeniyorum herkesin ağzı açık ya noldu ki acaba. Sus. Dayanamayıp baktım yine işte Teoman varmış neyse ki sahnede, ilgimi çekmedi de döndüm.

Mide kapakçığımda eski sevgilim oturuyomuş gibi hissediyorum. Nasıl birşeydir bu ya. Ne biçim depresyona giriyosun kızım. Girsene klasik cnbc-e kadınları gibi. Bol bol ye. Ağla falan tamam da ye yahu. Bak anana ne diceksin şimdi gidince. Demicek mi sana bu yaşa geldin daha kendine bakamıyosun diye?

Patadanak bi görüntü canlandı gözümde. Tori Amos un “Peel” deyişi var ya o cornflake girl’ ün amerikan çekim versiyonunda... Kabusluk. Dişileri aklımdan çıkarmalıyım yatmadan. Yoksa yine dünkü gibi 270 derece açılmış bacaklar görebilirim. Yazmasamıydım keşke acaba bu cümleyi dedim şimdi bak belki yazmasaydım aklımdan daha kolay çıkardı dişiler.

İlk esneme gelir ki zaten bu anı bekliyodum tahmin ettiğin gibi makalenin bitişini falan değil. Hadi madem ben şu dişileri kazıyıp bir de üstüne gargara atıp yatayım. Mide kapakçığımı da titreteyim uyurken. İyi geceler kolumda kalmış glow damgası…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder