Sırtından mandallarla tavana asılıydı. Yaklaşık iki metre altında onlarca çıplak vücut, kolları bacakları iç içe hareket halindeydi. Ter, kan, sidik karışık bir koku doldurmuştu küçücük odayı. Böyle ortamları tanımazdı. Koku unsurunu, son okuduğu romandan tanıdığını fark ettiğinde, rüyada olduğunu anladı. Tüm bu sapkınlık, bilinçaltının eseri olmalıydı. Rüya olduğunu anladığına göre her şey artık normale dönmeli, o da bomboş simsiyah zihninde uykusuna devam etmeliydi. Ama hala sırtında mandalları, burnunda o boğuk kokuyu olabilecek en gerçekçi haliyle hissedebiliyordu.
Kalabalığın içinde amaç satan herifi gördü. Halinden memnun, çevresindeki 'onlar'ın tersine ayakta, mağrur ve temizdi. Dönüp kendine baktı. Asıldığı tavanda top top kağıt vardı: yazılı-çizili. Odadaki herkes amaç mandallamış olmalıydı. "Neden tek asılı benim peki" dedi içinden. Metal korse giymiş adama seslendi. Rüyada olduğunu bile bile "Neredeyim?" dedi "Niye astınız beni tavana?!"
Adamın hali hiçte işportacıya benzemiyordu. Gülerek cevapladı. "Akıllı kız, ince bir çizgidir, tehlikelidir. Seni öylece bırakıp, sağımıza solumuza sonunu bilmediğin amaçlarını mandallamanı izleyemezdik". Haklı aslında diye düşündü. Akıllı kız, ince bir çizgiydi. Her akıllı kız, küçücük bir duygulanım bozukluğuyla dominant kadına dönüşebilirdi. Akıllı kızlara, eğitim hayatları boyunca, dominant kadınlar örnek gösterilir, rol modeli edilirdi. Sonra, içlerine baskınlık böylece işlemiş akıllı kızlar, kuluçkaya yatırılarak başarılı dominant kadınlara dönüşmeleri beklenirdi. O, en azından şimdilik, sadece akıllı bir kızdı. Tavana mandallarla salak gibi asılmış olmasıysa bunun kanıtı...
Adama, kağıdında neler olup bittiğini soramadan onu gözden kaçırdı. Hala asılıydı. Kağıt-amaçlar dışında asılı tek şey oydu. !!! Amaç kendisiydi belki. Kendi amacı, kendisiydi. Gecikmiş değişimi. Tehlike, değişimdeydi. Sırtında çatırtılar, göğüslerinde gıdıklanmalar hissetti o an. Gövdesi, dominant kadın omurga dikliğine ulaşıyordu. Mandallar teker teker onu bıraktı. Amacını ona satan adamla başka bir odada, baş başa kalmıştı.
Bu gördükleri, bir romanda olsa, son olayın üstüne kesinlikle iki sayfa atlar, 'aksiyon' var mı diye bakardı. Bir odada yalnız bir çift, ona pamelaanderson ve bereket tanrısı ikilisini çağrıştırıyordu. Adam profilden bereket tanrısına benzese bile, yazar okuyucuya istediğini vermemeye kararlıydı. Çünkü o an kendileri, akıllı kızlıktan çıkmışlığın hoyratlığıyla, bereket tanrısının 'profilini' parçalamakla meşgullerdi.
Adam, saçmalamanın doruklarında, acı çekerken "Uyan!" diye bağırıyordu.