14.12.09

Madame Density' s Saturday Night Stories Vol.3

Attığın punk ritimden sıkıldığın kadar sıkılmıştın benden. Pop-art hepimizi silip süpürmüştü. Gözlerindeki blues bakışından önce, ellerinin acid hareketleri ortaya atmıştı bunu. Bir şeyler yapmak istiyordun belki saçma sapan, çocukça. Ama progressive kişiliğin geçmişe dönmene engel oluyordu. Sonuçta beni, hiç değişmeyen aksak ritimlerimle baş başa bırakmaya hazırlanıyordun.

Kulaklarıma yalıtım yapıp, şimdiye kadar dinlemiş olduğum tarzları hiç dinlememiş olmayı diliyordum. İstediğim hep o pop pembeliğinde kalmak, hayatımın sonuna kadar spicegirls canlandırmalarında sporcu olma hayaliyle yaşamaktı.

Çocukken duyduğum/gördüğüm yeni tarzlar ve şarkılardan korkmam bunun sinyaliydi belki. “Dinleme, sonun bu olur!” diyordu, geleceğimi bana kabuslarımda gösterip. Dinlemedim. Korkutan her şey çekiciydi çünkü. Kopan solucanın yaşaması gibi…

Bunları düşünürken, uzun süredir nefesimin ses tellerime tek değiş sebebinin boş konuşmak olduğunu fark ettim. Kontrollü ve bir amaca yönelik çıkmasını özlemiştim. Aldığım her nefes, alveollerime kadar inanılmaz bir heyecanla dolup, orada kalıveriyordu. Onca oksijenin varlığıma tek yararı, hücrelerimin normalden fazla alıyor olmasıydı. Çocukken korktuğum şarkıların şimdi bana hissettirdiği şey garip bir tutkuydu sadece.

Çocukluğuma karşı çıkar gibi o zamanlar ‘yeni akımlara’ korka korka attığım tüm ‘yeni adımları’ teker teker geri çekiyordum şimdi. Kendime ait pop pembeliğimdeki küçük alanımda fetüs gibi yaşamaktı istediğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder