7.12.09

Madame Density' s Some Egoistical Stories Vol.1

Duvar arkasından gelen gün sesleri eşliğinde kardeşimin arkadaşlarını karşıladım. O sırada duvarın arkasındaki gün teyzelerinden kalan etkiyle, bana yaşları gayet yakın adamları uzaktan çipir çupur (eskiden olduğu gibi şapır şupur değil) öptüm. Arkamı döndüğümde gözümün önüne denk gelen gün sahnesi, gerçekten garip geldi dışardan bakınca. Oysa, daha az önce içindeyken kendimi ne kadar ‘onlardan’ ne kadar ‘teyze’ hissediyordum.

Teyzeler ve yaşıma yakın çocukları arasında girdiğim ikilemden kurtulmak üzere, “e madem ben de bilgisayar başına” dedim kendi kendime. Aslına bakılırsa kendi kendime olmadı tam: mırıldanır bir sesle söyledim bunu ama hani o ‘kalabalıkta kaybolan çok ta önemli olmayan sözler’ vardır ya. Onlardan biri olarak kaybolup gitti, duvar arkası teyze sesleri arasında.

Kendimi kötü hissediyorum, ne zaman şu gün teyzeleri ile yaşıtlarımın aynı ortamda bulunmasından kaynaklanan bir ikilemde kalsam. Üstelik bugün bunu kuvvetlendiren, tiramisu yapmış olmam gibi bir etken de var. Tatlıyı yediklerinde; annemin, “onu da kızım yaptııı” diyerek, şaşkınlık dolu tepkiler ve övgüler beklediğini duyurması üzerine gün teyzelerinin, “aaa eline sağlık maşallah maşallah” deyişlerini (ve biraz da o anda oluşacak ses cümbüşünü) heyecanla bekliyorum şimdi.

Beklenen an yaklaşıyor (bu aralar ne kadar da çok ‘beklenen an’ yaşıyorum). Bilindiği gibi gün teyzelerinin bir araya gelerek oluşturduğu organizma, tatlıya geçmeden, daha önce gelen çeşitlerin ve o çeşitlerden bağlantıyla akla gelen diğer çeşitlerin tariflerinin (eşin dostun, yengenin eltinin yaptıkları) alışverişini yaparlar. Bu dakikalar; evin kızı/oğlu, yani günden dışlanmış içeri odada oturuveren kişi için oldukça sancılı anlardır. Her ne kadar kendini teyze gibi hissetmese de insan dışlanmamak istiyor yahu. Bundandır böyle ikilemlere girişim…

İki saat sonra bilgisayardan gözlerim, kurabiyelerden midem, önümdeki eskiden dolu olan kurabiye tepsisinin halinden de vicdanım rahatsız olduğunda; misafirlerin gitmeye başladıklarını fark ettim. İlginç bir şekilde, beklediğim an (gün teyzesi övgü seremonisi) gelmemişti. Belki annem duyurusunu yapmış ancak sonuç alamamıştı. Ki mutfağa tepsiyi bırakmaya gittiğimde gördüğüm tablo da bunu açıklıyordu: dokunulmamış üç tatlı tabağı! İçimden ‘demiştim işte’ dedim. ‘İki çeşit kurabiye koyarsan pasta yenmez tabi’ diye haykırmak istedim, şöyle bir bağırmak.

Belli ki o sıralar tek istediğim, araba yıkanırken ‘nasılsa yıkanacak’ diye çamurlara serilen paspaslara dönmüş egomu tiramisu ile biraz da olsa tatmin etmekti. Teyzelerle ya da teyzelersiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder