3.1.10

Madame Density' s Some Amnesic Stories Vol.2

Kendimi, sabahın kör sayılabilecek bir saatinde uyuklamaya çalışırken buldum. Ayakta uyumanın somut tanımı bu olmalıydı. İki saattir ayaktaydım ve ağzımın ‘fareler kaçasıca’ açıklığından bünyeme giren uyku; ayak yorgunluğu, talaş kokusu, fabrika ciddiyeti falan dinlemiyordu. Bir türlü sözünü kesemediğimiz -daha doğrusu kesmeye kıyamadığımız- işine aşık adam sanırım yarım saattir sol kulağıma doğru bildiklerini aktarmaya çalışıyordu. Ancak ağzımdan esnemeyle giren uykunun donukluğu, kulak zarımı taşlaştırmıştı. Koca kamu kurumunda ciddiyetsiz öğrenci imajı vermemek için, koca esnemeyi göz sulanmalarıyla örtbas etmeye çabalıyordum. Ödev konumuzla ilgili ‘kelime’ susturulamayan adamın ağzından çıkıp filtremden geçtiğinde, biraz ayılmak için göz sulanmasının yerini esnemenin almasına izin verdim-sadece birkaç saniyeliğine. Elimle oluşturduğum barikat işe yaramıştı zira hala sessiz-saygılı-ilgili öğrenci sınırlarındaydım.

Saatler sonra bir kez daha, bu kez otururken yani başa çıkması daha zor bir durumda kendimi uyuklama tehlikesiyle karşı karşıya buldum. Neyse ki bu sefer ‘imaj değişimi’ söz konusu değildi zira -tek farklılık olarak- bu sefer sağ kulağımda çınlayan ses, sevgilim ve gitarına aitti. Eskiden beri beni hırsımdan ağlatan müzikal öğelere karşı artık benliğimde ‘tık’ yoktu. Onun yerine kendimi farenin tıklamalarına teslim etmiştim. Ruhsuzluğun somut tanımı da bu olmalıydı. Ama sesleri susturamıyordum.Madam’ın siyah tüllerinin arkasında yankılanan sesini, ancak dudaklarından okuyabiliyordum rüyamda…

“Sunday is gloomy… My hours are slumberless…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder