11.2.10

Überich

Beklentilerimi her defasında farklı bir yatağa atıyordum. Telefonumun çatlak ekranında, her yarım saatte bir beklediğim ibarelerin belirmemesi, beni onun koordinatlarını değiştirmeye itiyordu. İstekleri karşılamaktan yoksun bir telefon, gözümde dar alana sıkıştırılmış bir takım elektronik bağlantıdan başka bir şey değildi. Yine de onu tamamen hayatımdan çıkaramıyordum. Garantici yapım ayrılmamıza izin vermiyordu.

Günleri bir deryabaykal duraksızlığı ve hülyaavşar doyumsuzluğu arasında geçiriyordum. İyelik sınırlarını görünmez hale getirmiş bir alışveriş manyağı gibiydim. Patlama anına üç gün kala kıskançlığını biyolojik sebeplere iliştirerek ilişkileri yürütmekteydim. Böylesine kapitalizm fışkıran bir şeyi bu kadar önemsemem acıydı tabi ama dişi oluşum kadar da gerçek.

Her televizyon başına oturduğumda egomun kaşıntısına engel olamayıp rihanna dinliyordum. Bir yerde kesinlikle çıkıyordu karşıma ekstra popüler haspa. Hemen ardından victorianın tüm sırlarını heidiklum üzerinde öğrenişim, egomun kaşıntısını yaralanmalarla sonuçlandırıyordu. Egomla küfürleşip onu süper ego olmakla suçluyordum. Bunun genelde çocuklarda olduğunu bilmediği zamanlar, bu söylediğimden memnun kalırdı. Artık süper ego suçlamasına, beni daha büyük, daha tehlikeli kaşıntılara sürükleyerek karşılık veriyordu.

Ardarda dizilmiş, henüz bir anlam taşımayan ilmeklerimi alıp egomu televizyonun üzerindeki danteli silkelemekle görevlendirdim. İçimde 'huzurla ölebilirim artık' hissiyle deryabaykalı, zigon sehpalar üzerinde bir iki bardak çayla ağırladım. Egom bana ters ters baktı tatlı çıkarmadığım için. Herkesin içinde ona 'süper' diyemezdim. Ona da bir çay koydum.

Beklentilerimi yeni bir yatağa atmanın zamanı gelmişti. Yine ibaresiz bir elektronik bağlantı birikimiydi karşılaştığım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder