21.3.10

Limit 1

Yıllar sonra sıra yine yatağa sahne muamelesi yapmaya gelince, döngümün sonuna geldiğimi anladım. Tatlı ama bayatlamış anları, yeni ve tatsız anlara katıp karıştırdım ve karışımımın bayatlığı sonsuza yaklaştı. Artık birinin üzerime basmasına izin vermek zorundaydım, yaşlı olmasa da birine yerimi vermek, her şeyimi.

Faranjitimi, sadık bir hayvan gibi beslemeye karar verdim. Bolca asitli içecek, toz ve biraz limon. Ve kahve. Ve evet, o aylardır uykuda olan mide kapakçığımı da uyandırabilirdim, faranjitime asit sağlaması için. Ve söz veriyorum, bu sefer proton pompası inhibitörü yok.

Bu sefer parasetamol yok.

Bu sefer setirizin yok.

Bu sefer psödoefedrin de yok.

Ya da amilmetakrazol.

Ya da asetilsistein.

Hele ki ksilometazolin hidroklorür asla yok.

Ve sözlerimin de diğer birçok şey gibi, yumuşak ve grimsi beyin hücrelerimde bir dakikadan fazla kalmayacağını unutmamam gerekiyordu (?)

Ben, onlarca doz burun spreyini beynimin derinliklerine yollarken, hafızam tertemizdi. Sonra binlerce miligram parasetamolle biraz bulandı. Artık beyinciğimden gelen sağlıklı kalma içgüdüsüyle aldığım son antialerjikler, birkaç saat sonra -beyinciğim hala sağlamsa- mide kapakçıklarımı ardına kadar açacaktı.

Kalkıp bayat çorbama biraz daha nostalji karıştırdım. Ben tüm mükemmeliyetçiliğimi içine kusmadan, bayatlığını sonsuza ulaştırmalıydım. Ve koltuk ta onların olsundu. Ben boktan şeylere gebeyken, boktan hikayemin gazileri orada otursundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder