8.1.15

Bir beyinsizin ego dalgalanmaları

Konuşarak anlatamam. Doğru kelimeleri bulamam. Böyle de kesip atarım. Yapamadığım şeylerin içimde yarattığı eksikliği, yapabilen insanların suçu olarak yorumlarım. Böyle de düz mantık bir insanım. Düz mantığın tam karşılığını bilmeden de cümle içinde kullanırım.

Evet, ben bazen komplekslerime teslim olurum. Kompleks kelimesi hakkında bile kafamın karışmasına da uyuz olurum. Spor kompleksi nedir mesela? Yine mi yanlış kullanıyorum kelimeleri?

Bebek cahilliğinde yaşarım. Yalnızca doğa olaylarına anlam verebilirim. Eğitim, kariyer, kapitalizm, marksizm, arz, talep, ekonomik dalgalanmalar, siyasi çatışmalar, iç savaşlar, soğuk savaşlar, milletler, faşizm, halk hareketleri, ayaklanmalar, nedenleri... Hiç-bir-fik-rim-yok. Ama fikir sahibi olmak zorunda da hissederim. Annem 'KARE.. KA...RE' diye bağırırken anlayamadıklarıma mızmızlanırım. Ne gereği var derim. Gereksiz gördüğüm gibi, utanmadan, gereksiz gördüğüm şeylerde bilginliğe ulaşmış insanları da kınarım, kıskanırım, içimde kötü huylu kistler oluştururum.

Süper egodan falan acayip korkarım -bunu da bir dizide duymuşumdur kesin mesela-. Bir yandan güçlü bir şeymiş gibi de gelir. Bazen bırakıveriririm. Egomu gıdıklarım, kaşırım, severim. Anlamını bilmediğim bir kelime için çok fazla şey yapabilecek kadar da saçmayım.

Gezmemiş olmamın suçu turistlerindir; güzel aşklarımın, anılarımın olmamasının suçu tabi ki çabuk aşık olan insanlarındır; felsefi tartışmalara giremememin suçlusu entellerdir, barışçıl olamamamın hippiler.

Bir insandan çok bir organizmayım. Yalnızca beslenmeye ihtiyacım var. Beynim glikozla da yaşayabilir.