17.12.11

Sessiz bir deniz kulağı

Ben o kitabı senin için yazacaktım oysa. Hayatım boyunca sürüncemede bıraktığım, gururlanmanı sağlayacak her şeyin pişmanlığını bir anda yaşadım. Kara mizah gibiydi gidişin, tam on kasımda. Yattığın yatak, yastığının duruşu, tertemiz yüzün, huzurlu yatışın. Sarı Zeybek' i tekrar çeker gibiydik.


Ben sevgimi eninde sonunda bir gün içtenlikle gösterecektim sana oysa. Korkmadan, çekinmeden. Elini öpüp başıma koymakla kalmayacaktı bayram kutlamalarım. Sarılacaktım. Bir gün o duvarı yıkıp, sarıp sarmalayacaktım seni. Göğsüne başımı koyduğum ilk anda, nabzını duyamayacağım, aklımın ucundan geçmezdi. Yüzümü koyduğum yerde, korkudan titreyip, ağlayacağım da.


'Başın sağolsunlara' ne cevap verileceğini bile bilmiyordum gittiğinde. Hazırlıksızlığın kitabını yazıyordum. Eşekler gibi biliyorduk o eski halinden eser olmadığını, elbet bir gün oğlunla buluşacağını. Kabullenemiyorduk sadece. Hazırlanmak istemiyorduk. Bencilce yalnız kalmamak istiyorduk. Çektiklerini görmemize rağmen.


Kendimizi avuttuk sonra. Hepimizi gördüğün, bayramı tattığın, acı çekmediğin için. Yine kendi acımızı dindirmek içindi her şey. O daracık tabutta imamını bekleyen, toprağın altına girecek olan başka biriydi sanki. O kadar avutmuş, uyuşturmuştuk hislerimizi. 


Odana gittim yola çıkmadan elveda demek için. Sempatik sinirler, ayaklarıma hakim olamadı. Gözlerime de. Alışkanlık, en az pişmanlık kadar etkiliydi.


Ben seni çok sevmiştim. Tatlı bir korkuyla. Hala senin için yapıyorum her şeyi. Selvilerin içinde de olsan. Seni mutlu etmek için. 

16.12.11

Life in a bag

Büyük çantalı kızları sevmiyorum. Hayatlarını çantalarına sıkıştırdıkları için, o çantada hayat boyu birşeyler arayan kızlar. 


Ve çantadan aniden yükselen melodi... En sevdiğiniz şarkı, bazen sizi utandırabilir.